DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, Türkiye’de vicdan sahibi ve hukuktan yana olan herkesi 12 Haziran’da yapılacak Tahir Elçi cinayeti davasının karar duruşmasında olmaya ve dayanışmaya çağırdı. Hakkari Belediyesi’ne kayyum atanmasına yönelik protestoların süreceğini belirten Kılıç Koçyiğit, “İletişim Başkanlığı tarafından enforme edilen, yönetilen bir algı süreciyle karşı karşıya olduğumuzu ifade etmemiz gerekiyor” diye konuştu. Koçyiğit, Tatvan Belediye Eş Başkanı Mümin Erol hakkında soruşturma açılmasıyla ilgili “Hiçbir DEM Parti’li siyasetçi, Erdoğan’ın fotoğrafını asmak zorunda değildir” dedi.
DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 12 Haziran’da Tahil Elçi davasında karar duruşması yapılacağını belirten Kılıç Koçyiğit, şunları söyledi:
“Tahir Elçi cinayeti yakın dönemde aslında bütün kamuoyunun gözünün önünde işlenen ama karartılmaya çalışılan bir cinayet olması bakımından, bir katliam olması bakımından çok önemlidir. Son mütalaaları savcının verdiği mütalaaları da bütün kamuoyu çok iyi biliyoruz. Bu anlamıyla biz bir kez daha Türkiye’deki vicdan sahibi herkesi, bu ülkede hukuktan yana olan herkesi bu cinayetin karanlıkta kalmaması ve bir dönemin aydınlatılması için orada olmaya ve dayanışmaya çağırıyoruz. Yine hükümete, hukuka uyun ve gerçek katilleri ve o katillerin arkasındaki karanlık güç odaklarını açığa çıkarın çağrımızı da buradan yenilemek istiyorum.”
“İletişim Başkanlığı tarafından yönetilen bir operasyonla karşı karşıyayız”
Hakkari Belediyesi’ne atanan kayyum kararı geri alınana kadar protestolarının süreceğini bildiren Kılıç Koçyiğit, iktidarın kazandıkları belediyelere karşı karalama kampanyası içerisinde olduğunu söyledi.
Koçyiğit, “Gasp edilen belediyemizde sahip çıkmak için alanlardayız, mücadele yürütüyoruz. Bu anlamıyla yakın dönemde ayın 13’ünde Hakkari’de 14’ünde de Mersin’de yine gerçekleştireceğiz. Bu konuda kayyum atama kararı geri alınıncaya kadar bu mücadelemizi kesintisiz yürüteceğimizi yeniden burada ifade etmek istiyorum. Yandaş medyadan bakanlığa kadar uzanan oradan saraya kadar devam eden ve en önemlisi de İletişim Başkanlığı tarafından enforme edilen, yönetilen bir operasyonla bir algı süreciyle karşı karşıya olduğumuzu ifade etmemiz gerekiyor. Şimdi neredeyse belediye eş başkanlarımızın nefes almasını bile sorun haline getirecek, buna bile saldıracak kadar aslında gerçekten akıldan, izandan yoksun bir tabloyla karşı karşıya olduğumuzu ifade edelim” dedi.
“Hangi kanunda siyasi rakibinin fotoğrafını asmak, indirmek suç?”
Kılıç Koçyiğit, Tatvan Belediye Eş Başkanı Mümin Erol’un Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın fotoğrafını makam odasından indirmesinin ardından hakkında soruşturma başlatılmasına ilişkin şunları söyledi:
“Hangi kanuna göre bu soruşturma başlatıldı? Hangi kanunda siyasi rakibinin fotoğrafını asmak indirmek suç? Sarayın kanunlarında mı? Büyük ihtimalle öyle olduğunu düşünüyoruz. Çünkü hiçbir kanunda Erdoğan’ın fotoğrafının siyasi rakipleri tarafından indirilmesinin suç olduğu yazmıyor. Yine hiçbir kanun ve yönetmelikte de asılması zorunlu değil. Hangi hukuk devletinde partili cumhurbaşkanının fotoğrafını indirmek suç olabilir? Bir de cumhurbaşkanına hakarettir diyor. Cumhurbaşkanı tarafsız konumunu kendi isteğiyle 2017 yılında yapılan anayasa değişikliğiyle terk etmemiş midir? Partili cumhurbaşkanı sıfatını almamış mıdır? Tarafsızlığından kendi talebiyle vazgeçmemiş midir? Siyaseten ise bir karşılığı yok. Hiçbir DEM Partili siyasetçi Erdoğan’ın fotoğrafını asmak zorunda değildir. “
“Kamucu eğitim yerine, piyasayı esas alıyor”
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ne ilişkin eleştirilerde bulunan Koçyiğit, şöyle konuştu:
“Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, aslında eğitim müfredat programının tam olarak mevcut AKP- MHP ittifakının biatı ve itaati merkeze alan ‘yeni bir nesil yetiştirme projesi’ olduğunu ifade etmemiz gerekiyor. AKP-MHP ideolojik amaçlarla hazırladığı bu programın içeriği tam anlamıyla asimilasyoncu, dinsel inancı araçsallaştıran bilim dışı cinsiyetçi öğeler ve konulardan oluşan bir programdır. Bir müfredattır. Çok dilli Türkiye gerçeğine aykırıdır ve tam anlamıyla kamucu eğitim yerine piyasayı esas alıyor ve kapsayıcı olmadığını, son derece ideolojik saiklerle hazırlanmış bir program olduğunu da ifade edelim. Tabii ki Dem Parti olarak bu bu müfredatı reddediyoruz” şeklinde konuştu.(ANKA)